30.04.2011

İŞÇİ VE EMEK BAYRAMI DEYİNCE...

Ben bir öğretmenim ve tam bir emekçiyim! İşimi kendinden geçecek derecede emek vererek yaparım.
1. Bir şey yapmaya karar verdiğimde içimde bir arzu belirir. O kararı ertelemem ve hemen başlarım. Bilirim ki bir işe başlamak bitirmenin yarısıdır.
2. İşimi yaptıkça daha fazla mutlu olurum. İşimde yol aldıkça daha fazla arzu duyarım. Daha fazla arzu duydukça daha fazla coşarım ve o işi neticelendirmek için daha fazla zaman ayırmaya başlarım. Çünkü bilirim ki faaliyette lezzet vardır.
3. İşimi tamamladığımda eserimi zevkle izlerim. Eğer eksiklik tespit edersem, beğeneceğim noktaya ulaşana kadar devam ederim. Ardından onu paylaşmak için can atarım. O yüzden ben sınıfıma giderken hiç bir zaman ayak sürüyerek gitmem. Çünkü bilirim ki her cemal ve kemal sahibi cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister.
4. Yaptığım işin ücretini almak için acele etmem. Hatta bir işe ne kadar çok emek verdiysem ondan o kadar az ücret beklerim. Bazen beklemem bile... Çünkü bilirim ki insan çok nankördür.(Bu Kur'an-ı Kerimde yazar) Ya beklediğin ücreti vermez ve ya verdiği ücret senin emeğine değmez.
5. "Peki bütün bu emeğinin karşılığını ne zaman alacaksın?" diye düşündüğümde aklıma şu ayet-i kerime gelir. "Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükafatını görecektir."
6. Hepsini geçtim! Eskiden ders çalışırken öğretmenim tarafından takdir hisleriyle izlenmekten ne kadar çok memnun olurdum. Peki ya bugün işimi yaparken zamanın ve mekanın Sahibi Yüce Rabbim tarafından sürekli izlenmek nasıl bir mutluluk ve nasıl bir haz verecektir bir düşünsene! Böyle bir rıza mertebesi dünyevi hangi ücrete değiştirilebilir?
.......................................................................................
Allah Teâla hadis-i kudsî de şöyle buyurmuştur: “Salih kullarıma öyle nimetler hazırladım ki: ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne de beşerden birinin hatırından geçmiştir.”